İngilizce çalışmak söz konusu olduğunda öğrenciler sıklıkla stres ve kafa karışıklığı ile baş başa kalmaktadırlar. Dil çalışmayı öğrenemeyen veya bir sisteme oturtamayan öğrenciler için yeni bir dilin kelimelerini, cümle yapılarını, gramerlerini ve hatta kültürünü öğrenmek bunaltıcı ve stresli bir süreç gibi görünebilir. Bu sebeple yeni bir yabancı dil, bu yazı özelinde ise İngilizce, çalışırken öğrencilerin sık sık yaptıkları hataları ve bu hataları yaparak harcadığımız vakti aslında nasıl verimli kullanabileceğimizi öğreneceğiz. 

1. İngilizceyi bir ders olarak görmek: 

İngilizce çalışırken yapılan ilk hata İngilizceyi, matematik, biyoloji, kimya gibi bir ders olarak görmek, İngilizcenin yaşayan, büyüyen, gelişen ve sürekli değişim halinde olan bir dil olduğunu göz ardı etmek ile başlar.  İngilizce gibi yaşayan diller, konuşulan, evrimleşen, çevresel faktörlerden (kültür, onu konuşan toplumun teknolojik gelişmeleri, ödünç alınan veya adapte edilen kelimeler, ortak paydadaki dil ailesinden çıkan kardeş diller vb.) etkilenen, içinde bulunduğu toplumlar ile birlikte büyüyüp küçülebilen bir yapıya sahiptirler 

Bir dilin canlı oluşuna kanıt gösterilebilecek bazı unsurlar şunlardır: 

•  Düzensiz aralıklarla yeni kelimelerin doğması; İngilizce de tıpkı diğer yaşayan diller gibi teknolojik gelişmelerden etkilenerek yeni kelimeler üretir. Üretilen bu yeni sözcükler çağdaş toplumun modern ihtiyaçlarına hizmet etme amacıyla ortaya çıkarlar. Örneğin (Türkçe ’ye ‘özçekim’ olarak geçen) “selfie” kelimesi, streaming, viral, drone, phablet, influencer gibi kelimeler İngilizceye teknolojinin gelişimine ayak uydurmak amacı ile eklenmiştir.  

• Kelime anlamlarının zamanla değişmesi; zamanla bazı sözcük veya sözcük grupları eski anlamlarını kaybederek veya yeni bir ek anlam kazanarak dil içinde varlıklarını sürdürebilirler. Bu konuda en sık bilinen örnek “cool” sözcüğüdür. Bir zamanlar yalnızca “serin” anlamında kullanılan bu ifade zamanla “harika”, “havalı” gibi anlamlara bürünmüştür 

• Gramerin evrimleşme döngüsü; İngilizcenin dil yapısı zamanla farklılaşmış, daha kullanışlı ve/veya daha kolay hale getirilmiştir. Mesela “thou” ve “thee” zamirleri zaman içinde bütünleşerek modern dildeki “you” zamirine dönüşmüştür. Eski İngilizcede “Thou art a good mann” olarak söylenebilecek cümle Çağdaş İngilizcede “You are a good man” olarak ifade edilir. 

Sürekli yaşayan ve gelişen, aynı zamanda kültürle ayrılamaz bir bütün halinde var olan dil olgusunu yalnızca statik dil bilgisi kitaplarından öğrenmeye çalışmak dil öğrencilerinin içinde bulundukları en büyük yanılsamaların başında gelmektedir. Sosyal medyanın sosyal hayat ile iç içe olduğu bir dönemde yaşarken, medyanın dil öğretme gücünden yararlanmamak büyük bir eksikliktir. Dil öğrenmek isteyen bir öğrenci sosyal medyada öğrenmek istediği dilin kültürünü ve medyatik haberlerini de takip etmelidir. Aynı zamanda popüler kültürde iz bırakmış film ve dizi gibi sözel-görsel medyayı yakından takip etmek de dilin anlık kullanımdaki halini bizlere öğretmekte büyük bir rol oynar.

İngilizce öğrenmek için izleyebileceğiniz bazı dizilerin başında; Friends, How I Met Your Mother, The Office, Brooklyn Nine-Nine, Modern Family, The Big Bang Theory gelmekteyken, keyifle izleyebileceğiniz filmler arasında da Toy Story, The Social Network, Home Alone, Night at the Museum ve The Hunger Games örnek gösterilebilir. 

İngilizceye maruz kaldığınız ve aktif dinleyici (tek odak noktası önündeki konu olan tüketici) halinde bulunduğunuz sürece yaptığınız her aktivite İngilizce çalışmaktır. Tüm bunlardan yola çıkarak sizlere İngilizce öğrenmek için saatlerce masa başında dirsek çürütme zorunluluğunda bulunmadığınız müjdesini verebiliriz. Dolayısıyla İngilizceye normal bir ders perspektifinden yaklaşmamak çok daha verimli olacaktır. 

       2. Immersion yöntemini kullanmamak: 

Dilbilimsel açıdan immersion, dil öğrencisinin etrafındaki bütün kaynakları optimal şekilde kullanarak hedef dilin içine dalmak ve etrafımızı sarar duruma getirmesidir. Bir başka değişle immersion, kendimizi hedef dile mümkün olduğunca maruz bırakma durumuna verilen isimdir. Başarılı bir dil öğrencisi hedef dilin içinde yaşar ve bilinç akışını o dil üzerine kurar, dili günlük hayatta kullanarak temel dil yeteneklerini eş zamanlı olarak güçlendirir. Yabancı dil öğreniminde immersion yöntemi öğrencinin dili içselleştirmesi ve günlük yaşamının bir parçası haline getirmesine verilen isimdir.  

İngilizceyi günlük yaşantınızın bir parçası haline getirmek ve İngilizce düşünmeye başlamak için atabileceğiniz adımlardan ilki daha önce de bahsettiğimiz üzere İngilizce medya tüketmektir. Dizi, film veya müziklerin yanı sıra telefonunuzun ve diğer sık kullandığınız teknolojik cihazların dillerini İngilizceye çevirmek sizi dile en doğal şekilde maruz bırakacak yöntemlerden biridir. 

 İngilizce konuşma pratikleri yapmak ise dinleme ve konuşma becerileri söz konusu olduğunda gelişiminizi garantileyebilecek bir başka metottur. Konuşma pratiği yapabilmek için bir başka dil öğrencisi ile hedef dilde sohbet etmek, anadili hedef diliniz olan arkadaşlar edinmek veya turistler ile konuşmaya çalışmak, konuşma kulüpleri gibi hem bir eğitmenin hem de diğer dil öğrencilerinin hedef dilde iletişim kurdukları etkinliklere katılım sağlamak gibi yöntemlerin faydaları kanıtlanmıştır. 

İngilizceyi tek başınıza da günlük hayata entegre edebilmek mümkündür. Bunun için kendi kendinize İngilizce konuşmaya çalışmak, alışveriş listenizi veya yapılacaklar listenizi İngilizce yazmak ve İngilizce günlük tutmak faydalı olacaktır. 

       3. Kelimeleri listeleyerek öğrenmeye çalışmak: 

Kelime bilgisi hedef dilde iletişim kurabilmenizi sağlayacak en önemli yeteneklerden biridir fakat öğrenmek istediğiniz kelimeleri Türkçe çevirileri ile listeleyerek öğrenmeye çalışmak hem sıkıcı hem de verimsiz bir yöntemdir. Listeleme yöntemi yerine deneyebilecekleriniz şunlardır: 

• Öğrenmek istediğiniz kelimeyi anlamlı cümleler içinde kullanarak not etmek: Örneğin “excited” kelimesini öğrenmek istiyorsunuz. Bu kelimeyi günlük hayatta işinize yarayacak cümlelere katabilirsiniz. 

Örnek: “I am so excited to meet her!” 

• Öğrenmek istediğiniz kelimeyi saçma ve komik cümleler içinde kullanarak not etmek: Beynimiz çoğu zaman sıradışı uyaranları daha uzun süre hatırlar ve uzun süreli hafızaya bu tarz uyaranları kaydetmeye daha yatkındır. Öğrenmek istediğiniz kelimeleri kullanarak ilginç cümleler oluşturmak sizin için daha verimli olabilir. 

Örnek: “The short green giraffe was so excited to build a snowman.” 

• Gramer kullanarak yeni kelime öğrenmek: Yeni bir kelimeyi farklı zaman tensleri ile cümle haline getirmek veya hedef kelimeyi dahil ettiğiniz bir cümleyi farklı tensler ile yazmak kelime öğrenirken aynı anda gramer tekrarı yapmanızı sağlar. 

Örnek: “They get excited about new projects.” 

“They were so excited about new projects” 

               “They will be so excited about new projects” 

              “They have been so excited about new projects.” 

İngilizce öğrenmek zaman zaman yorucu, bunaltıcı ve oldukça uzun bir süreç gibi görünebilir fakat İngilizcenin bir ders değil, bir dil olduğunu hatırladığınız ve farklı çalışma yöntemleri ile bu süreci eğlenceli hale getirdiğiniz sürece motivasyonunuzu hiç kaybetmeden verimli bir şekilde dil öğrenebilir, kendinize yeni kapılar açarak hedeflerinize kolayca ulaşabilirsiniz.